Prebiyotikler

Prebiyotikler kişinin mikrobiyotasındaki faydalı kolon bakterilerinin çoğalmasını selektif olarak stimüle eden sindirilemeyen besinsel liflerdir, bifidobakteriler ve lactobacillus en çok bilinenleridir.

Prebiyotikler üst gastrointestinal sistemde sindirilmeyen ancak kolonda bulunan "iyi" bakteriler tarafından son bölümde fermente edilen kompleks karbonhidratlardır. Sonuç olarak, bunlar bağırsak hücreleri için enerji kaynağı değil özellikle vajina ve bağırsak mikrobiyotasında bazı (sidenote: Microorganisms Living organisms that are too small to be seen with the naked eye. They include bacteria, viruses, fungi, archaea and protozoa, and are commonly referred to as “microbes”. What is microbiology? Microbiology Society. ) için gerekli substratlardır.


Prebiyotikleri nerede bulabilirsiniz?

Beslenme tek prebiyotik kaynağıdır: Yiyerek mikrobiyotanızı besleyebilir ve böylelikle çeşitliliğine ve bileşimine etki edebilirsiniz. Bu nedenle, taze meyve ve sebze gibi lif oranı yüksek gıdaları daha çok içeren bir beslenme bakteriyel floradaki dengeyi korumada en önemli unsurdur.

En çok kullanılan prebiyotikler fruktanlar, özellikle de inulin ve fruktooligosakkaritlerdir. Bazı yiyecekler bunlardan özellikle zengindir: 

  • muz, soğan ve sarımsakta oligosakkaritler bulunur,
  • hindiba, radika ve enginar inulin içerir,
  • kuru baklagiller ve tüm tahıllar dirençli nişasta içerir.


Prebiyotikler, etkileri teyit edilecek

Prebiyotiklerin enfeksiyöz bağırsak hastalıkları veya alerjiler gibi (sidenote: Disbiyozis Genelde çevresel ve bireye özel faktörlerden oluşan bir kombinasyonun yol açtığı mikrobiyotanın bileşimi ve fonksiyonunda bir değişiklik olarak tanımlanır. Disbiyozis homojen bir durum değildir aksine kişilerin sağlık durumlarına göre değişkenlik gösterir. Levy M, Kolodziejczyk AA, Thaiss CA, et al. Dysbiosis and the immune system. Nat Rev Immunol. 2017;17(4):219-232. ) ile ilişkilendirilen hastalıklar için büyük tedavi potansiyeli vardır. Gene de probiyotikler gibi, kullanılacak prebiyotikleri, dozlarını, veriliş şeklini tanımlamak ve bunların etkililiğini teyit etmek gerekli olacaktır. 

Kaynaklar
  • Gibson GR, Roberfroid MB. Dietary modulation of the human colonic microbiota: introducing the concept of prebiotics .J Nutr, 1995; 125:1401-12.
  • Scott K, prebiotics http://isappscience.org/prebiotics/
  • Prebiotics: The Concept Revisited. Marcel Robertfroid, J. Nutr., march 2007, vol. 137 n°3 830S-837S
  • Scott, KP. et al. Manipulating the gut microbiota to maintain health and treat disease. Microbial Ecology in Health and Disease, [S.l.], v. 26, feb. 2015. ISSN 1651-2235.
  • Bouchaud G. et al. Maternal exposure to GOS/Inulin mixture prevents food allergies and promotes tolerance in offspring in mice. Allergy, édition en ligne du 1er octobre 2015
  • Inserm http://www.inserm.fr/actualites/rubriques/actualites-recherche/les-prebiotiques-previennent-les-allergies-alimentaires 2015
Summary
Off
Sidebar
Off
Migrated content
Activé
Updated content
Désactivé
Old content type
modulation_du_microbiote
Hide image
Off
Solution

Psöriyazis (sedef hastalığı)

Psöriyazis (sedef hastalığı) kendini çok hızlı yenileyen epiderminin neden olduğu inflamatuar kökenli bir cilt hastalığıdır. Genetik yatkınlık ile birlikte mikrobiyotada denge bozukluğu dahil çeşitli faktörler, psöriyazisin ortaya çıkmasını daha olası hale getirir.

Cilt mikrobiyotası

Psöriyazis değişen uzunlukta ve yoğunlukta atak ve remisyon dönemleri arasında gidip gelen kronik bir hastalıktır.

Kendini çok hızlı yenileyen epidermi

Vakaların çoğunda psöriyazis kendini daha çok dirsekler, dizler, kafa derisi ve belde olmak üzere beyaz kabukla kaplı kırmızı lekeler olarak gösterir. Ciddi veya bulaşıcı olmamasına rağmen bu cilt rahatsızlığı gene de rahatsızlık vericidir ve yaşam kalitesinde ciddi bir etkisi vardır.

Zayıflamış bir bağırsak mikrobiyotası

Psöriyazisi tanımlayan enflamasyon mekanizması artık bilinmektedir: epidermi normalde 3 haftada bir yenileniyor olmasına rağmen bu hastalıkta 4 ile 6 gün arasında yenilenerek ölü cildin birikmesine ve lokal enflamasyona yol açar. Ancak bunun aksine nedeni bilinmemektedir. Çeşitli genetik ve çevresel risk faktörleri tanımlanmıştır ancak artık bunların nasıl etkileşime girdiklerini anlamamız gerekmektedir. Stres, bazı ilaçlar (beta-blokerler, hipertansiyon ilaçları, interferon alfa vb.) vebazı KBB enfeksiyonlarının atak olasılığını artırdığını biliyoruz. Bağırsak ve cilt mikrobiyotasının rolü de vurgulanmaktadır. Gerçekten de sağlıklı ciltlere kıyasla psöriyatik lezyonlarda cilt mikrobiyotasının bileşiminde bir denge bozukluğu gözlenmiştir ancak hastalık belirli bir patojen ile ilgili değildir. Bağırsak mikrobiyotası açısından, mikrobiyota bağışıklık tepkisini değiştirerek cilt enflamasyonunu kontrol ediyor gibi görünmektedir. Kesin moleküler mekanizma hala büyük oranda bilinmemektedir. Ancak fazla miktarda bulunan pro-inflamatuar bakterilerin enflamasyona yol açtığından şüphelenilmektedir.

Tedavisi yok

Şu an için psöriyazisi tamamen iyileştirecek bir tedavi yoktur.

Tedavi ataklar sırasında kortikosteroid bazlı ürünlerin ve D3 vitamini analoglarının, nemlendirici kremler ile birlikte uygulanmasını temel alır. Yaygın psöriyazis durumunda fototerapi endikedir ancak sınırlı olarak kullanılmalıdır. Şiddetli vakalar dikkatli şekilde izlenmesi gereken başka tedavilerden fayda görmektedir. Lokalize cilt enflamasyonu ve disbiyozis üzerinde probiyotiklerin etkisini değerlendirmek üzere araştırmalar yapılmaktadır.

Summary
Off
Sidebar
Off
Migrated content
Activé
Updated content
Désactivé
Old content type
pathologies
Hide image
Off
Hastalık

Akne ve mi̇krobi̇yota

Ergenlik sırasında çok yaygın bir cilt hastalığı olan akneye (sivilce) cilt mikrobiyotasında aşağıdaki bakterinin lehine denge bozuklukları ile ilişkili hormonal değişiklikler neden olur: Propionibacterium acnes

Cilt mikrobiyotası

Vakaların %95'inde yüzde görülse de akne lezyonları sırtta, boyunda ve göğsün ön kısmında da görülebilir. Özellikle kadınlar olmak üzere yetişkinlerin dörtte birini etkiler.

Çeşitli lezyonlar

Akne, saçı sebum üreten bir salgı bezi ile birleştiren saç folikülü hastalığıdır. Bu cilt sorunu, evresine bağlı olarak farklı lezyon türleri ile kendini gösterir: siyah noktalar ve beyaz noktalar aknenin ilk evresidir; daha sonra papüller ve püstülller inflamatuar evreye karşılık gelir.

Cilt mikrobiyotasının rolü

Genetik, hormonlar ve hijyen... Aknenin birçok nedeni bulunur ancak bunların hepsinin ortak bir noktası vardır: ortaya çıkmasında Propionibacterium acnes bakterisinin rolü olması. Ciltte doğal olarak bulunan bu bakteri fazla sebum etkisi altında çoğalır ve cilt mikrobiyotasında bir denge bozukluğuna yol açar. Cilt bu lokal disbiyozise tepki göstererek enflamasyon oluşturur.

Kronik cilt hastalıklarının çoğunlukla başka problemlerle ilgili olduğu artık iyi bilinmektedir. Aknede de durum budur: akneli insanlarda fonksiyonel gastrointestinal rahatsızlıklar ile ilişkili ciddi bir depresyon, stres ve anksiyete prevalansı vardır. Mevcut varsayım lokal ve sistemik disbiyozislere ve inflamasyona yol açan "bağırsak-beyin-cilt" aksındaki değişmiş etkileşimleri seçmektedir.

Kişiye özel tedavi

Akne tedavisi aknenin şiddetine ve fizyolojik etkisine bağlıdır. İyi bir hijyen ile birlikte topikal ve/veya oral tedaviler (antibiyotikler veya isotretinoin) iyi sonuçlar verir. Ancak, antibiyotik direncinin ortaya çıkmasıyla güvenli ve etkili bir alternatif arayışı gerekli hale gelmiştir. Yıllar boyunca tedavi amaçlı olarak probiyotikler (lokal veya oral) araştırılmıştır. Bazıları cilt bariyerinde, cilt hassasiyetinde, nemlilik ve epiderminin fonksiyonları üzerinde lactobacillus'ların (Lactobacillus acidophilus ve Lactobacillus paracasei) faydalı olduğunu göstermiştir.

Summary
Off
Sidebar
Off
Migrated content
Activé
Updated content
Désactivé
Old content type
pathologies
Hide image
Off
Hastalık

Lupus - bir otoimmün hastalıktır

Sistemik veya yaygın lupus eritematoz olarak da adlandırılan lupus bir otoimmün hastalıktır. Bu rahatsızlıkta gastrointestinal mikrobiyotanın rolü olabilir.

Etiketler
Bağırsak mikrobiyotası

Lupus hastası olan kişilerin sayısını belirlemek güçtür. Tüm dünyadaki prevalansının her 100.000 kişide 10 ile 150 kişi arasında değiştiği ve çoğunluğun kadın olduğu tahmin edilmektedir (%85).

Bağışıklık sistemi kendi hücrelerine saldırdığında

Bilinmeyen nedenlerden dolayı lupus hastası insanlardaki bağışıklık sistemi tüm dokuları etkileyebilen inflamatuar reaksiyonlara ve lezyonlara yol açan antikorlar üretir. Lupus çok farklı semptomlara neden olur: kütan erupsiyonlar, eklem ağrısı, göz kuruluğu, saç dökülmesi, tromboz, ateş, plörezi (akciğer zarı iltihabı) ve perikardit. Hastalık remisyon evreleri ile dönüşümlü olarak çeşitli süre ve yoğunlukta ataklar ile ilerler. Lupusun tanısı kan testi ile teyit edilir ve hasarın ölçüsü görüntüleme teknikleri ile ölçülür.

Yatkın hale getiren faktörler ancak bilinmeyen neden

Lupusun nedeni hala bir sır olarak kalsa da yatkınlaştırıcı bazı faktörler tanımlanmıştır: östrojen, genetik bir yatkınlık, bazı ilaçlar, UV ışınları, stres ve bazı virüsler (Epstein-Barr virüs). Araştırma çalışmaları bağırsak mikrobiyotasının rolünü de incelemiştir. Gerçekten de remisyon evresinde lupus hastalarında bir denge bozukluğu (disbiyozis) gözlemlenmiştir. Mikrobiyota oto-antikorların üretiminde bile rol oynuyor olabilir.

Atakları azaltın ve aralarını uzatın

Hiçbir ilaç lupusu tedavi etmez. Ancak çeşitli moleküllerin birleştirilmesi (hastalığın şiddetine bağlı olarak steroid dışı anti-inflamatuarlar, sıtma ilaçları, kortikosteroidler, immünosupresanlar, ve monoklonal antikorlar) atakları hafifletir, komplikasyonları sınırlandırır ve remisyon süresini uzatır. Aynı zamanda daha az sert uzun süreli tedaviler nüksetmeyi önler.

Mikrobiyotanın rolü teyit edilirse, mikrobiyotayı beslenme veya probiyotikler ile modüle etmek umut vaat eden bir tedavi opsiyonu olabilir.

Summary
Off
Sidebar
Off
Migrated content
Activé
Updated content
Désactivé
Old content type
pathologies
Hide image
Off
Hastalık

Romatoid artrit

Romatoid artrit birçok eklemi etkileyen bir kronik inflamatuar eklem hastalığıdır. Şüphelenilen nedenlerden biri belirli bir genetik yatkınlığın bağırsak florası ile etkileşimidir.

Etiketler
Bağırsak mikrobiyotası
Actu PRO : Polyarthrite : le microbiote intestinal altéré dès les stades précoces

Yetişkin nüfusun yaklaşık %1'inde romatoid artrit (RA) görülmekte ve kadınlar erkeklere göre daha sık etkilenmektedir.

Ataklar halinde ilerleyen bir otoimmün hastalık

RA özellikle el veya ayaklardaki eklemlerde kalıcı enflamasyona neden olan ataklar halinde gelişen bir otoimmün hastalıktır. Eklemlerin şişmesi, eklemlerde ağrı ve sertlik birincil semptomlardır. Tıbbi tedavi olmadan RA yeni eklemlere yayılır ve bunları ilerleyen şekilde deforme eder ve hatta tamamen bozar.

Mikrobiyotada denge bozukluğu ile birleşen bir genetik yatkınlık

RA yatkınlığı için genler olsa da, hastalığı yol açmak için bunlar yeterli değildir. Bunlar, aralarındaki bağırsak ve bukkal (ağız) mikrobiyotanın gittikçe daha fazla dikkate alındığı çevresel faktörler ile etkileşime girerler. Gerçekten de hastalar inflamatuar bağırsak hastalıkları olan hastalarda gözlemlenen ve tedavi ile azalan mikrobiyal denge bozukluklarına (disbiyozis) çok benzeyen disbiyozis gösterirler.

Yardımcı tedavi olarak probiyotikler

Şu andaki hiçbir tedavi RA'yı iyileştirmemektedir ancak ilerlemesini yavaşlatmanın ve semptomları rahatlatmanın yolları vardır: ağrı ilaçları, kontrol tedavisi (immünosupresörler veya biyofarmasötikler), rehabilitasyon (fizik tedavi, ergoterapi, balneoterapi vb.). Probiyotikler bir süredir tamamlayıcı tedavi olarak kullanılmaktadır ve bu, umut verici bir yaklaşım olarak düşünülmektedir.

Summary
Off
Sidebar
Off
Migrated content
Activé
Updated content
Désactivé
Old content type
pathologies
Hide image
Off
Hastalık

Koroner arter hastalığı

Bağırsak mikrobiyotası

Koroner arter hastalık kalp kasına yetersiz oksijen gitmesinin neden olduğu problemlerdir.

Suçlu: beslenme, hareketsiz yaşam tarzı ve mikrobiyota

Dünya Sağlık Örgütüne göre 2012 yılında koroner arter hastalık 7,4 milyon ölüme yol açmıştır. Çoğu zaman bu, bir ateroskleroz komplikasyondur. Koroner arterlerin - kalp kasına kan sağlayan arterler - duvarlarında yağların gittikçe artan şekilde birikmesidir. Bu biriken yağlar kademeli olarak ateromatöz plak oluşturur ve bu plak arterlerin çapını daraltır ve kan akışını azaltır. Ateroskleroz dengesiz beslenme ve fiziksel aktivite eksikliği dahil çeşitli faktörlerin sonucudur.

Koroner arter hastalığın şiddeti oksijensiz kalan alanın büyüklüğüne ve arteryel daralma derecesine bağlıdır. Dolayısıyla anjin, myokart enfarktüs ve ani ölüm arasında bir fark vardır.

Kalp ve mikrobiyota: bir bağlantısı?

Koroner arter hastalık, mikrobiyotanın doğasıyla da bağlantılı olabilir. Bazı bağırsak bakterileri karaciğerde oksitlendiğinde, kalbi besleyen koroner arterler gibi en küçük arterleri tıkama becerisine sahip pıhtı oluşmasını destekleyen bir madde olan TMA (trimetilamin) üretir.

Kal kasının tekrar damarlandırılması

Akut fazda (miyokart enfarktüsü), tedavinin amacı kalp kasına oksijen sağlamak için tıkanan arteri açmaktır. Önlemek açısından koroner arter hastalığın oluşmasında bağırsak mikrobiyotasının rolünün olması tedaviye yönelik uygulamaların öngörülebileceği anlamına gelir: probiyotikler ile bağırsak florasının TMA-üretmeyen bakteriler ile zenginleştirilmesi; TMA üreten bakterilerin temizlenmesi veya daha radikal olarak düşük TMA üreten bir dışkı mikrobiyotasının nakli.

Summary
Off
Sidebar
Off
Migrated content
Activé
Updated content
Désactivé
Old content type
pathologies
Hide image
Off
Hastalık

Ateroskleroz

Ateroskleroz arterlerin duvarında, küçük bir daralmadan kan damarının tamamen tıkanmasına kadar değişebilen şekilde yağın birikmesi ile karakterizedir. Önlemeye yönelik yeni fikirler, beslenmeyi ve bağırsak florasını hedef almaktadır.

Bağırsak mikrobiyotası

Ateromatöz plaklar veya özellikle kolesterolden oluşan lipid plaklar çok yaygındır: tüm yetişkinlerde bulunur. Bunların kalınlaşması kan akışına engel olur yani organlara yeterince kan gitmez ve bu da ağrıya ve kalp atış hızında değişikliklere yol açabilir. Lokal inflamatuar bir reaksiyon plak rüptürüne (kopma) neden olabilir. Plaklar dengesiz hala gelip kırıldıklarında sonuçları dramatiktir: bu, ani ölüm vakalarının %80'inin nedenidir. Plak rüptürü miyokart enfarktüse veya inmeye yol açabilir. Genetik bir yatkınlık var gibi gözükse de, risk faktörleri belirlenmiştir: aşırı kolesterol ve sigara.

İlgili bakteriler ve beslenme

Bağırsak mikrobiyotası plağın zayıflığına ve dolayısıyla rüptürüne katkıda bulunabilir. Bazı bakterileri ve ürettikleri bileşenler nihayetinde aterometöz plak rüptürüne yol açabilecek inflamatuar bir reaksiyona neden olabilir. Mikrobiyotanın bileşiminde bir denge bozukluğu olan disbiyozis yüksek lipitli beslenme düzenlerinde ateroskleroz riskini de artırabilir. Bakteriler önemli bir rol oynuyor gibi görünmektedir çünkü enfeksiyonların - özellikle dişeti enfeksiyonlarının (periodontit) - ateroskleroz için risk faktörleri olduğu gösterilmiştir.

Önlemeden probiyotiklere

Önlemek çok önemlidir: beslenme, kilo vermek, sigarayı bırakmak vb. Ancak, bazı ilaçların aterosklerozu olan yüksek riskli insanlarda faydalı bir etkisi olaiblir. Beslenme veya probiyotiklerin ateroskleroz riskini azaltıp azaltamayacağını bulmak için çalışmalar yapılmaktadır. Akdeniz beslenme tarzı da çok faydalıdır. Yeni bir tedavi çağı, ateromatöz plakların gelişimini kontrol etmek üzere doğrudan bağırsakları hedef alabilir.

Summary
Off
Sidebar
Off
Migrated content
Activé
Updated content
Désactivé
Old sources

 

 

Old content type
pathologies
Hide image
Off
Hastalık

Şizofreni

Şizofrenide beyinde kronik enflamasyondan şüphelenilmektedir.  Gastrointestinal mikrobiyotada ve bağışıklık sisteminde bozulmaların da rolü olabilir.

Etiketler
Bağırsak mikrobiyotası
Actu GP : Schizophrénie et microbiote : un lien confirmé ?

Şizofreni dünya nüfusunun yaklaşık % 0,7'sini etkilemektedir. Bu psikiyatrik hastalık hezeyan ve halüsinasyonlar, sosyal izolasyon ve psikolojik bozulmalar ile kendini gösterir. Hastalık çoğunlukla ergenlikte veya yetişkinliğin erken dönemlerinde, 15 ile 25 yaş arasında başlar.

Bağırsak - beyin aksının rolü var mı?

Şizofreniye çok sık olarak gastrointestinal rahatsızlıklar eşlik eder. Aslında şizofreni gibi psikiyatrik hastalık olma olasılığı bağışıklık sisteminin dahil olduğu kronik bağırsak enflamasyonuyla ilişkili olabilir. Kökeni, enflamasyonu destekleyen bağırsak mikrobiyotasında (bağırsak florası) bir denge bozukluğu olabilir. Şizofreni hastalarında bağırsak geçirgenliğinde bir artış (bağırsak duvarından geçerek kan dolaşımına giren bakteri ve diğer maddeler) ile ilişkili mikrobiyotada bazı bozulmalar bulunmuştur. Bu çalışmalar hastalığın oluşmasında bağırsak beyin aksı tarafından oynanan temel bir role işaret eder gibi görünmektedir.

Mikrobiyotanın bileşimine etki etmek

Bu sonuçlar ile önleme ve tedavi alternatifleri ortaya çıkmaktadır: bunlardan bir tanesi kronik enflamasyonu azaltmak için mikrobiyotanın dengesinin tekrar sağlanmasıdır. Çalışmalar probiyotik verilmesinin bağışıklık tepkisine etki ederek antienflamatuar özellikleri olabileceğini göstermiştir ancak bugüne kadar bu şekilde yapılan hiçbir tedavi şizofreni üzerinde etki göstermemiştir.

Kaynaklar

Inserm. Schizophrenie, dossier d'information réalisé avec Marie-Odile Krebs, Mai 2014

Severance EG, Gressitt KL, Stallings CR, et al. Discordant patterns of bacterial translocation markers and implications for innate immune imbalances in schizophrenia. Schizophr Res. 2013;148(1-3):130-137.

Ellul P, Fond G, « Focus sur la schizophrénie : infections, auto-immunité et dysbiose intestinale », L'information psychiatrique, 2016/10 (Volume 93), p. 797-802.

Sherwin E, Sandhu KV, Dinan TG, Cryan JF. May the Force Be With You: The Light and Dark Sides of the Microbiota-Gut-Brain Axis in Neuropsychiatry. CNS Drugs. 2016;30(11):1019-1041.

Nemani K, Hosseini Ghomi R, McCormick B, et al. Schizophrenia and the gut-brain axis. Prog Neuropsychopharmacol Biol Psychiatry. 2015;56:155-160.

Severance EG, Yolken RH, Eaton WW. Autoimmune diseases, gastrointestinal disorders and the microbiome in schizophrenia: more than a gut feeling. Schizophr Res [Internet]. Elsevier B.V. 2014.

Severance EG, Prandovszky E, Castiglione J, Yolken RH, et al. Gastroenterology issues in schizophrenia: why the gut matters. Curr Psychiatry Rep. 2015 ; 17(5):1–10.

Caso JR, Balanzá-Martínez V, Palomo T, et al. The Microbiota and Gut-Brain Axis: Contributions to the Immunopathogenesis of Schizophrenia. Curr Pharm Des. 2016 ; 22(40):6122-6133.

Dickerson FB, Stallings C, Origoni A, et al. Effect of probiotic supplementation on schizophrenia symptoms and association with gastrointestinal functioning: a randomized, placebo-controlled trial. Prim Care Companion CNS Disord. 2014;16(1):PCC.13m01579.

Joseph J, Depp C, Shih PB, et al. Modified Mediterranean Diet for Enrichment of Short Chain Fatty Acids: Potential Adjunctive Therapeutic to Target Immune and Metabolic Dysfunction in Schizophrenia? Front Neurosci. 2017 Mar 27;11:155.

Tomasik J, Yolken RH, Bahn S, et al. Immunomodulatory Effects of Probiotic Supplementation in Schizophrenia Patients: A Randomized, Placebo-Controlled Trial. Biomark Insights. 2015 Jun 1;10:47-54.

Summary
Off
Sidebar
Off
Migrated content
Activé
Updated content
Désactivé
Old content type
pathologies
Hide image
Off
Hastalık

Duygudurum bozuklukları

Depresyon ve bipolar bozukluk bir duygudurum bozukluğuna işaret eder. Klasik psikiyatrik tedavilerin ötesinde bu rahatsızlıklar üzerinde bağırsak mikrobiyotasının etkisini değerlendiren araştırmalar devam etmektedir.

Etiketler
Bağırsak mikrobiyotası

Duygudurum bozuklukları yaygındır: Dünyada 300 milyon insanda depresyon ve 60 milyon insanda bipolar bozukluk vardır. Bu bozukluklar çoğunlukla şiddetli olabilen ve intihara yol açabilen ruhsal sıkıntıya yol açar. Dünyada mesleki ve sosyal yetersizliğin bir numaralı nedenidir.

Uygun olmayan stres tepkisi

Herkesin kısmen genetik nedenlerle depresyona veya bipolar rahatsızlığa yönelik kendine has bir yatkınlığı vardır. Sonuç olarak hayatta meydana gelen tatsız olaylar sırasında stres hormonları kortizol ve adrenalinin fazla salgılanması ile bazı insanlar aşırı tepki verirler. Bu durum sinirlerin tükenmesine yol açabilir ve depresif bir durumun başlamasını destekler. Yakın tarihli araştırmalar bu uygun olmayan stres tepkilerinde bağırsak florasının (mikrobiyota) rolünü de belgelemiştir. Gerçekten de hayvanlarda, mikrobiyota bağırsak ile beyin arasındaki iletişim yoluyla duyguların düzenlenmesine dahil olur. Disbiyozis durumunda (mikrobiyotanın bileşiminde bozulmalar) bu düzenleme daha az etkilidir ve duygudurum bozukluklarının başlamasını tetikler.

Tedavi için yeni bir yol

Klasik tedavilerin ötesinde (antidepresanlar, duygudurum düzenleyiciler, psikoterapi vb) yeni bir yol açılıyor: duyguduruma etki etmek için mikrobiyotanın yeniden dengelenmesi. Yakın tarihli bir çalışma her gün lactobacillus ve bifidobakterinin bir karışımı olan probiyotik almanın sağlıklı gönüllülerde duygudurumu iyileştirdiği ve anksiyete seviyesini düşürdüğünü göstermiştir.

Summary
Off
Sidebar
Off
Migrated content
Activé
Updated content
Désactivé
Old content type
pathologies
Hide image
Off
Hastalık

Anksiyete bozuklukları

Birçok insanın yaşadığı bazı anksiyete bozuklukları stres hormonlarının regülasyonu aracılığıyla gastrointestinal mikrobiyotadaki aktiviteyle bağlantılı olabilir. Anksiyete bozukluklarında mikrobiyotanın rolünün keşfi tedavi için yeni potansiyel yolları görebilmemizi sağlamaktadır.

Fobileri, genel anksiyete bozukluğunu, obsesif-kompulsif bozukluk ve travma sonrası stresi içeren anksiyete bozuklukları hem fiziksel semptomlar ile (titremeler, çarpıntı, sindirim sistemi spazmları) ve ruhsal semptomlar (endişeli beklentiler, aşırı uyanıklılık vb.) ile karakterizedir. Avrupa nüfusunun yüzde on dördünde bu hastalık görülmektedir.

Düzenleyici olarak mikrobiyota aktivitesi

Gastrointestinal mikrobiyota, mikrobiyota-bağırsak-beyin aksı yoluyla stres ile ilişkili anksiyete semptomlarını düzenlemede rol oynar. Sağlığı iyi durumda olan insanlardan alınan yakın tarihli veriler, fareler ile yapılan çalışmalarda oluşturulan ve mikrobiyotanın ruh haline ve anksiyeteye etki ettiğini öne süren varsayımları teyit etmektedir.

Mide-beyin etkileşim yolları

Bağırsak mikrobiyotası-beyin etkileşimleri, vagus sinirinin etkinleşmesi ve endişe belirtilerinin başlaması (midenin düğümlenmesi) yoluyla nörolojik yolları ve bağırsaktan beyne moleküllerin taşınması yoluyla kanı dahil eder. İlgili moleküllerin birden fazla kökeni vardır: beynin zarlarını (meninksler) geçebilen bakteri molekülleri, bağırsak hücreleri tarafından salgılanan moleküller (nöropeptitler) ve bağırsağın savunma sistemi tarafından üretilen pro- veya anti-inflamatuar moleküller (sitokinler).

Tedavi için yeni yollar

Geleneksel anksiyete bozukluklarının tedavilerinin ötesinde (psikoterapi, fitoterapi, anksiyoliik vb.), gastrointestinal mikrobiyota ile beyin arasında bağlantılar mikrobiyotanın bileşimini değiştirmeyi amaçlayan probiyotikler gibi tedavi için yeni yollar açmaktadır. Ancak bu yaklaşımın klinik etkililiği hala kanıtlanmayı beklemektedir.

Summary
Off
Sidebar
Off
Migrated content
Activé
Updated content
Désactivé
Old content type
pathologies
Hide image
Off
Hastalık