Otizm spektrum bozukluğu

Otizm spektrum bozuklukları (OSB) sosyal etkileşime etki eden nörobiyolojik hastalıklar grubu anlamına gelir. Gastrointestinal bir kökeni olabilir.

Actu PRO : Autisme : découverte d’un nouveau lien avec le microbiote intestinal

OSB'ler otizmi ve ayrıca Asperger sendromunu, Landau-Kleffner sendromunu ve PDD-NOS'u (başka şekilde belirtilmeyen yaygın gelişim bozukluğu) içerir.

Erkek çocukların, kız çocuklara göre etkilenme oranları 4 kat fazla

Dünyada otizm spektrum bozuklukları her 160,2 çocuktan yaklaşık birini etkilemektedir ve etkilenen erkek çocuk sayısı kız çocuklara göre 4 kat fazladır. Bozukluklar çok çeşitli olmasına rağmen OSB'lerin ortak özellikleri vardır: iletişim problemleri, sosyal ilişkilerde farklılaşmalar, sınırlı ilgiler ve davranış problemleri.

Dikkat edilmesi gereken endikatif belirtiler

Bazı endikatif belirtiler konsültasyon gerektirir: etrafındaki seslere ilgisiz çocuklar, parmakla işaret etmeyen çocuklar, göz temasından kaçınan çocuklar, ayrılıklara veya tekrar bir araya gelmelere tepki vermeyen çocuklar, motor aktiviteleri sınırlı ve tekrarlayıcı olan çocuklar vb. Yalnzca bir uzman bir OSB tanısı önerebilir veya bu tanıyı eleyebilir ve tedaviyi oluşturmada size yardımcı olabilir.

Nedenleri hala bilinmiyor

Otizm spektrum bozukluklarının nedenleri hala bilinmese de, araştırmacılar genetik ve çevresel faktörler ile ilişkili nedenleri yakından araştırmıştır. Ayrıca klinik çalışmalar otistik çocuklarda bağırsak mikrobiyotasındaki metabolik aktivitedeki bir değişiklik ile ilişkili disbiyozis bulunduğunu göstermiştir.

Bugüne kadar herhangi bir tedavi yok

Bu keşif sindirim ekosistemindeki denge bozukluklarını düzeltmenin OSB'lerdeki davranış anomalilerini iyileştirebileceği ve yeni tedavi perspektifleri sağlayabileceği fikrine yol açmaktadır. Otizm ile bağırsak mikrobiyotası arasındaki biyolojik bağlantıları hedef alan klinik çalışmalar yapılması düşünülmektedir. Bugüne kadar otizm spektrum bozukluklarını iyileştiren bir ilaç yoktur; çocuğun ihtiyacına göre özel düzenlenen tedavi ise çocuğun yaşam kalitesini anlamlı oranda iyileştirebilir.

Summary
Off
Sidebar
Off
Migrated content
Activé
Updated content
Désactivé
Old content type
pathologies
Hide image
Off
Hastalık

Parkinson hastalığı

Parkinson hastalığı Fransa'da ikinci en yaygın nöro-dejeneratif hastalıktır. Hastalık, beyindeki dopamin nöronlarını kademeli olarak tahrip eder. Bağırsak mikrobiyotasında bir bozulma ile bağlantı olduğu gösterilmiştir.

Bağırsak mikrobiyotası

Parkinson hastalığı Fransa'da nüfusun %1'ini yani yaklaşık 100.000 kişiyi etkilemektedir. Beyinde hareketi kontrol eden bölge olan siyah madde (substantia nigra) dopamin üreten nöronları kaybeder. Sonuç ise gittikçe kötüleşen motor semptomlarıdır: hareketlerde yavaşlık, kas sertliği ve titreme. Parkinson olan insanlar ayrıca motor dışı problemler de yaşar; örneğin uyku problemleri, depresif epizotlar, ve kişiyi bitkinleştiren gastrointestinal problemler (kabızlık, şişkinlik, karın ağrısı, mide bulantısı).

Yaş önemli

Birincil risk faktörü bariz şekilde yaştır. Genetik yatkınlıklar kanıtlansa da, hastalığı açıklamak için hiçbir tanesi tek başına yeterli değildir. Tarım ilaçlarının belgelendirilmiş rolü ile çevre de bir faktördür.

Bağırsak - beyin iletişimi

Bağırsak mikrobiyotası, bağırsak ile beyin arasındaki iletişime katılır. Bazı araştırmacılar Helikobakter pilorinin yol açtığı kronik bağırsak enfeksiyonunun Parkinson hastalığının kökeni olabileceği varsayımını ileri sürmektedir. Ancak enfeksiyonun mu hastalığı tetiklediği yoksa hastalığın mı enfeksiyona yol açtığı henüz belirlenmemiştir.

Parkinson hastası kişilerde mikrobiyotanın bileşiminde bir hata anlamına gelen disbiyozis olduğu gösterilmiştir. Bu kişilerde sağlıklı insanlara kıyasla daha az “anti-inflamatuar” bakteri ve daha çok "pro-inflamatuar" bakteri vardır.

İlerlemenin kontrol edilmesi ve test edilmesi

Tedavi dopamin öncülleri kullanmak yoluyla hastalığın motor semptomlarını (titremeler, sertlik vb.) sınırlamaya odaklanır. Bu tedaviler hastalığın ilerlemesine engel olmaz ve komplikasyonlar 5 ile 10 yıl tedavi sonrasında tekrar ortaya çıkar. Şu anda ana hedef hastalığı mümkün olduğu kadar erken tespit etmek ve nöral dejenerasyonu yavaşlatmaktır. Mikrobiyotayı manipüle etmek şu anda araştırılmakta olan bir başka opsiyondur.

Summary
Off
Sidebar
Off
Migrated content
Activé
Updated content
Désactivé
Old content type
pathologies
Hide image
Off
Hastalık

Alzheimer hastalığı

Neden olan faktörleri hala pek anlaşılamamış olan Alzheimer hastalığının hala etkili bir tedavisi yoktur. Ancak bağırsak mikrobiyotasının rolü olduğuna ilişkin bir varsayım ortaya çıkmakta ve yeni tedavi yolları için umut vermektedir.

Dünyada 35 milyondan fazla kişiyi etkileyen Alzheimer hastalığı bellek kaybı, dil ve algılama problemleri, dikkat ve konsantrasyon problemleri, apraksi (işlev yitimi), ve bazı durumlarda agnozi (nesneleri ve yüzleri tanımada problem) ile ilişkilendirilir. Zaman içinde kötüleşen bu bilişsel semptomlara ilave olarak anksiyete, apati, asabiyet, uyku problemleri, disinhibisyon, ve ajitasyon gibi davranışsal semptomlar gelir.

Nedenleri hala bilinmiyor

Bu hastalık için çeşitli genetik ve çevresel risk faktörleri belirlenmiştir: Hipertansiyon, kolesterol yüksekliği, sigara kullanımı, hareketsiz yaşam tarzı, dengesiz beslenme ve bilişsel stimülasyon eksikliği bunların arasındadır. Özellikle amiloid beta plakların birikmesi ve nöron dejenerasyonu dahil beyindeki lezyonlar da hastalığın iyi bilinen bir unsurudur. Ancak hastalığın nedenleri henüz net şekilde belirlenememiştir.

Bağırsak mikrobiyotası varsayımı

Araştırmacılar bağırsak mikrobiyotasının Alzheimer hastalığında rolü olup olmadığını araştırıyor: bağırsak florasındaki "negatif" bakteriler tarafından üretilen bazı proteinler (amiloid peptitler) hastalığın oluşmasını destekliyor olabilir. Bunun aksine, "faydalı" bakteriler amiloid plakların oluşmasını azaltarak koruyucu bir rol oynuyor olabilir.

Tedavi çıkmazını kırmak

Alzheimer hastalığına yönelik şu anda iyileştirici bir tedavi olmadığı için bağırsak mikrobiyotası tedavi araştırması için yeni bir yol olabilir. Sadece birkaç ilaç semptomları azaltmaktadır ve etkililikleri çok sınırlıdır. Dolayısıyla bazı araştırmacılar beslenmede değişiklikler veya probiyotik alımı yoluyla mikrobiyota aracılığıyla hastalık hakkında gelecekte araştırma yapmayı düşünmektedir.

Summary
Off
Sidebar
Off
Migrated content
Activé
Updated content
Désactivé
Old content type
pathologies
Hide image
Off
Hastalık

Prostatit ve mikrobiyota

Prostatit (prostat iltihabı), prostatın akut veya kronik enflamasyonudur. Akut enflamasyon durumunda buna, enfeksiyon neden olabilir. Buna neden olan bakteri çoğunlukla Escherichia coli'dir. Ancak kronik ağrı daha çok üriner mikrobiyotada bir denge bozukluğuna işaret eder.

Etiketler
Üriner sistem mikrobiyotası
Prostatitis

Prostatit erkeklerin yaklaşık % 10'unda görülür. Kadınlarda sistitte olduğu gibi, semptomlar arasında idrar yaparken yanma hissi ve sık sık idrara çıkma ihtiyacı vardır. Pelvik, perianal veya rektal ağrı ve acil tedavi gerektiren ateş gibi başka sepmtomlar da mevcut olabilir.

Akut prostatit: enfeksiyöz bir kaynak mı?

İster escherichia coli ister başka bir enterobakteri, hastalığa neden olan ana bakteri bağırsak mikrobiyotasından gelir. Akut prostatit vakalarının %80'inde Escherichia coli bakterisi görülmektedir. Enfeksiyon çoğu zaman idrar kesesinden gelen boru olan üretrada başlar. Klamidya veya gonokok gibi cinsel yolla bulaşan bakteriler de prostatite yol açabilir.

Kronik prostatitte rolü olan üriner mikrobiyota

Kronik prostatit durumunda hastalığın kökeni daha az nettir; bakteriler daha az sıklıkla izole edilir. Yakın tarihli çalışmalar üriner mikrobiyotadaki bir değişikliğin kronik prostatitin görülmesinde rol oynayabileceğini önermektedir. Aslında çok uzun süredir idrarın steril olduğuna inanıyorduk ama aslında öyle değil. Üriner (idrar) mikrobiyotası diye bir şey var. Ayrıca kronik prostatiti olan hastalarınki ile sağlıklı erkeklerin üriner mikrobiyotasının bileşimi arasında fark vardır. Antibiyotik tedavisi ile üriner mikrobiyotanın değişmesi kronik prostatitin nedeni olabilir.

Antibiyotik tedavisi

Akut prostatit tedavisi antibiyotik verilmesine dayanır ve ciddi semptomların olması halinde bazen hastaneye yatmak gerekli olur. Kronik prostatiti tedavi etmek daha karmaşıktır. Probiyotik seçenekler hala çok başlangıç aşamasındadır.

 

Summary
Off
Sidebar
Off
Migrated content
Activé
Updated content
Désactivé
Old content type
pathologies
Hide image
Off
Hastalık

Kistik fibrozis

Kistik fibrozis ciddi solunum ve sindirim problemleri ile kendini gösteren nadir genetik bir hastalıktır. Semptomlar ile gastrointestinal mikrobiyota arasında bir bağlantı var gibi görünmektedir.

Etiketler
KBB mi̇krobi̇yotasi

94 ülkede tahmini 105.000 kişiye KF teşhisi kondu. Fransa doğumda sistematik olarak test etme sistemini uygulayan ilk ülkedir.

CFTR proteininde değişiklik

Kistik fibrozis CFTR proteinin (Kistik fibrozis transmembran iletkenlik regülatörü) genindeki bir mutasyonundan kaynaklanan bir değişiklik neden olur. Normal CFTR proteini, hücre membranları arasında su ve mineral tuzlar alışverişini düzenler. Bu protein bozulduğunda mukusun akışkanlığında bir artışa yol açarak bunun solunum ve sindirim sistemlerinde birikmesine neden olur. Bu birikme solunum sisteminde bakteriyel enfeksiyonlara bir temel sağlar ve nihayetinde solunum yetmezliğine yol açabilir. Sindirim tarafında kistik fibrozis, sindirimi, besin maddelerinin emilimini, büyümeyi etkileyen pankreas yetmezliğine yol açar ve dönüşümlü olarak oluşan ishal ve kabızlık ile birlikte görülür.

Mikrobiyotada denge bozukluğu

Bağırsak mikrobiyotasında bir denge bozukluğu kistik fibrozun solunum semptomları ile ilişkilendirilebilir. İlk belirtilerin başlamasından önce gözlemlenen bir disbiyozis hastalık ve eşlik eden antibiyotik tedavileri nedeniyle kötüleşebilir. Bu hastalarda kötü beslenmeye, büyüme geriliğine ve daha genel olarak sindirim ve solunum sisteminde komplikasyonlara katkıda bulunur.

Semptomların azaltılması

Bu hastaların tedavisi uzman merkezlerde verilir; amacı solunum rehabilitasyon seansları ile birlikte bronşiyal dekonjestanlar ve bronkodilatörler kullanarak bronşları temizlemektir. Her üç veya dört ayda bir önleyici antibiyotik tedavisi verilir. Sindirim problemleri pankreatik ekstraktlar ve vitaminler ile desteklenen hiperkalorik bir beslenme ile tedavi edilir.

Gelecekte, emzirme veya probiyotiklerin kullanımı ile yaşamın ilk haftalarında mikrobiyota üzerinde bir etkiyi amaçlayan yeni tedavi stratejileri solunum hasarının başlamasını geciktirebilir, bu hastaların bağışıklık sistemlerini güçlendirebilir ve bunların sonucunda kistik fibroz ile bağlantılı morbidite ve mortaliteyi azaltabilir.

Summary
Off
Sidebar
Off
Migrated content
Activé
Updated content
Désactivé
Old content type
pathologies
Hide image
Off
Hastalık

Kış solunum yolu enfeksiyonları

Etiketler
Akci̇ğer mi̇krobi̇yotasi

Soğuk, bronşit, streptokok boğaz ağrısı...

Bu solunum yolu enfeksiyonlarından en az birine yakalanmadan kışı atlatmak çok zordur. Önlemek açısından, probiyotik tedavi bağışıklık savunmasını stimüle edebilir. Çoğunlukla viral olan kış hastalıklarının bazen gribe (influenza virüsü) çok benzer klinik belirtileri olur; bu nedenle bunlara influenza benzeri hastalıklar veya grip benzeri semptomlar denir. Çoğunlukla grip ile karıştırılan grip benzeri semptomlar Grip benzeri semptomlar aşağıdaki semptomlardan bazılarını veya hepsini içerir: Ateş < 38.5 C, üşüme, öksürük , yorgunluk, kas ağrısı, boğaz ağrısı, Baş ağrısı, nezle,vb. Sadece kan testleri influenza virüsünün yol açtığı enfeksiyonu teyit edebilir.

Fazla yük altında kalmış bağışıklık sistemi Bağırsak bağışıklık savunmaları bakteriler ve virüsler gibi patojenik ajanların saldırılarından sizi korur. Ancak kışın bağışıklık sistemi daha fazla saldırıya uğrar. Kapalı alanlarda, iyi havalandırılmayan odalarda daha fazla zaman geçiririz. Bunun sonucunda havada dolaşan mikroplar bulaşır (nefes verilen hava, öksürme, hapşırma). Probiyotik tedavi araştırılıyor Kış solunum yolu enfeksiyonlarının viral yapısı, antibiyotiklerin kullanımını hemen elenmesine neden olur. Tedavi semptomatiktir: bol su içme ve dinlenme ile birlikte asetaminofen hastalara verilen temel tıbbi reçetedir.

Kış solunum yolu hastalıklarına ilişkin klinik çalışmalarda probiyotiklerin kullanımının etkili olduğu kanıtlanmıştır. Birkaç ay boyunca probiyotiklerin günlük olarak kullanılması ateş, nezle ve öksürmeyi azaltmıştır. Ayrıca reçetelendirilen antibiyotik sayısının ve hasta geçen gün sayısının azalmasına da yol açmıştır.

Summary
Off
Sidebar
Off
Migrated content
Activé
Updated content
Désactivé
Old content type
pathologies
Hide image
Off
Hastalık

İnflamatuar bağırsak hastalıkları

İnflamatuar bağırsak hastalıkları (İBH) arasında Crohn hastalığı ve ülseratif kolit yer alır. Bu hastalıkların yaşam süresi üzerinde bir etkisi yoktur ancak yaşam kalitesini anlamlı şekilde değiştirirler. Tedavi planları mikrobiyotayı hedef almaya başlamıştır.

Bağırsak mikrobiyotası
IBD the role of gut microbiota viruses

IBH'ler, Crohn hastalığı ve ülseratif kolit (ÜK) sindirim bağışıklık sisteminin hiperaktivitesi ile ilişkili olarak sindirim sisteminin bir bölümündeki duvarın enflamasyonu ile karakterizedir. IBH atakları sırasında, en sık görülen semptom karın ağrısı ve diyaredir ve diyare bazen kanamalı olabilir. Bu hastalıklar ayrıca eklem ve göz, cilt, ve hepatik sistemler dahil sindirim sistemi dışındaki sistemlerde de belirti gösterebilir.

İBH'ler Batı Avrupa'da her 1000 kişiden 1'ini etkilemektedir ve çoğunlukla 20 ile 40 yaşları arasında görülür. Bu hastalıklar dönüşmeli gelen atak ve remisyon dönemleri ile aralıklı bir seyir ister. Crohn hastalığında bu enflamasyon ağızdan anüse kadar sindirim sisteminin her aşamasında lokalize olabilir ancak çoğunlukla bağırsaklar görülür. Ülseratif kolit rektum ve kolonda lokalize olur.

Çok faktörlü hastalıklar

İBH'nin nedenleri arasında genetik yatkınlık, çevre kirliliği ve beslenme gibi genetik faktörler, bağışıklık sistemi ve bağırsak mikrobiyotası bulunur. İBH'lere örneğin aşırı hijyen nedeniyle çocukluk döneminde mikroorganizmalara maruz kalmamak da neden olabilir.

Değiştirilmiş bağırsak içeriği

Bağırsak mikrobiyotası İBH'lerin karakteristik enflamasyonunda önemli ancak hala tam anlaşılamayan bir rol oynuyor gibi görünmektedir. Çok sayıda çalışmada bu hastalarda disbiyozis, yani genetik ve çevresel faktörlere bağlı olarak mikrobiyota dengesinde bir değişiklik gözlemlenmiştir. Özellikle antienflamatuar bakteriler zayıflamaktadır. Bu denge bozukluğu bağırsağın içeriğini değiştirir ve kronik enflamasyona yol açabilir.

Tedavi umudu

Tam olarak iyileştirici tedavi yoktur ancak anti-inflamatuar ilaçlar ağrılı atakları sınırlayabilir. Tedaviler arasında şu anda kortikosteroid tedavisini, bağışıklık sisteminin reaksiyonlarını azaltabilen anti-TNFα gibi "immünomodülatörler" adlı tedaviler ve Crohn vakalarının %80'i ve ÜK vakalarının %20'sinde cerrahi bulunur. Tedavi, nadiren kesin bir iyileşme sağlar. Araştırmacılar şu anda IBH'lerde mikrobiyotanın rolünü hedef almaya çalışmakta, patojenlerin varlığını azaltmaya ve iyi mikroorganizmaların çoğalmasını artırmaya çalışmaktadır.

Summary
Off
Sidebar
Off
Migrated content
Activé
Updated content
Désactivé
Old content type
pathologies
Hide image
Off
Hastalık

Fonksiyonel gastrointestinal bozukluklar

En sık görülen bağırsak rahatsızlıkları olan fonksiyonel gastrointestinal hastalıklar (FGH), saptanabilir bir anatomik anomali ile açıklanamayan çeşitli kronik sindirim semptomlarından oluşur.

Bağırsak mikrobiyotası
Digestive disorder

İritabl Bağırsak Sendromu (IBS), en sık görülen FGH

FGH'ler IBS, kabızlık, diyare, fonksiyonel şişkinlik ve spesifik olmayan FGH'ler gibi bir grup semptom içerir.

Sadece IBS tek başına nüfusun %10'unu etkilemektedir ve kabızlık, ishal veya dönüşmeli olarak kabız ve ishal ataklarıyla ilişkili karın ağrısı ile diğer FGH'lerden ayrılır. IBS, genelde karında şişkinlik ve genel popülasyona göre daha yüksek stres seviyesi ile görülür.

FGH'ler çocukları da affetmiyor

Çok küçük çocuklarda FGH'ler doktora gidilmesini gerektiren en sık görülen gastrointestinal nedendir. Buna kusma ve kabızlık problemleri ile bebekte kolik, IBS ve diğer daha az iyi tanımlanmış fonksiyonel problemler dahildir. Karın ağrısı, şişkinlik, ishal ve kabızlık çoğunlukla FGH'ler ile ilişkilendirilir ve çocuğun günlük hayatında çok önemli etkileri olabilir. Stres ve anksiyete de özellikle ağrı olmak üzere bazı semptomları şiddetlendirebilir veya süresini uzatabilir.

Bağırsaklar ile beyin arasında kesilen iletişim

IBS'in nedenleri hala iyi bilinmemektedir. IBS oluşma riski, akut diyareye yol açan bir bakteri enfeksiyonu sonrasında beş kat artar. IBS'in beyin ile bağırsak arasındaki iletişimde bir bozukluk ile birlikte bağırsak florasında bir denge bozukluğu ile ilişkili olabileceği önerilmektedir. Vakaların çoğunda mikrobiyotayı oluşturan bakteri türleri arasında, daha az pozitif bakteri ve daha çok zararlı bakteri ile (sidenote: Disbiyozis Genelde çevresel ve bireye özel faktörlerden oluşan bir kombinasyonun yol açtığı mikrobiyotanın bileşimi ve fonksiyonunda bir değişiklik olarak tanımlanır. Disbiyozis homojen bir durum değildir aksine kişilerin sağlık durumlarına göre değişkenlik gösterir. Levy M, Kolodziejczyk AA, Thaiss CA, et al. Dysbiosis and the immune system. Nat Rev Immunol. 2017;17(4):219-232. ) . Bu bozukluk bağırsak motor problemlerine yol açar: dışkı geçişi yavaşlar, bağırsak bariyeri değişir ve hafif bir enflamasyon oluşur. Bağırsak gazının hareketi gibi normal bir olayı ağrılı hale getirecek şekilde mukozada hiper sensitiviteye de yol açar.

"Disbiyozis" kelimesini duydunuz mu?

Mikrobiyotamızı oluşturan milyarlarca mikroorganizma ile vücudumuzdaki ilişkileri arasındaki hassas dengenin bozulması anlamına gelir.

Probiyotikler için umut verici veriler

Yetişkinler için kontrollü bir beslenmenin yanı sıra tedavi seçenekleri arasında spazm önleyici ilaçlar, laksatifler ve ishal önleyici ilaçlar yer alır. Çocuklarda ağrıyı azaltan rahatlama ve hipnoz teknikleri tercih edilir. Bazen spazm önleyici ilaçlar da verilir. Mikrobiyotayı değiştirmek için, özellikle (sidenote: Bifidobacterium Çoğu türü insanlara faydalı olan Y-şeklinde bakteriler cinsi. İnsanların bağırsaklarında ve bazı yoğurtlarda bulunur. Bunlar:
-Bağırsak bariyerini korur.
- Bağışıklık sisteminin gelişimine katkıda bulunur ve enflamasyon ile savaşmaya yardımcı olur
-Sindirimi destekler ve gastrointestinal rahatsızlık semptomlarını iyleştirir Sung V, D'Amico F, Cabana MD, et alLactobacillus reuteri to Treat Infant Colic: A Meta-analysis. Pediatrics. 2018 Jan;141(1):e20171811.  O'Callaghan A, van Sinderen D. Bifidobacteria and Their Role as Members of the Human Gut Microbiota. Front Microbiol. 2016 Jun 15;7:925. Ruiz L, Delgado S, Ruas-Madiedo P, et al. Bifidobacteria and Their Molecular Communication with the Immune System. Front Microbiol. 2017 Dec 4;8:2345.
)
ve (sidenote: Lactobacilli (lactobacillus) Ana özelliği laktik asit üretimi olan ve bu nedenle "laktik asit bakterileri" ismini alan çubuk tipli bakteriler.
Lactobacillus bakterileri ayrıca insanların oral, vajinal ve bağırsak mikrobiyotasında ve ayrıca bitki ve hayvanlarda da bulunur. Süt ürünleri (örn. bazı peynirler ve yoğurtlar), turşu, sauerkraut turşusu vb gibi fermente gıdalarda bulunur.
Bazı türleri faydalı özellikleri ile bilinen Lactobacillus bakterileri ayrıca probiyotiklerde de bulunur.   W. H. Holzapfel et B. J. Wood, The Genera of Lactic Acid Bacteria, 2, Springer-Verlag, 1st ed. 1995 (2012), 411 p. « The genus Lactobacillus par W. P. Hammes, R. F. Vogel Tannock GW. A special fondness for lactobacilli. Appl Environ Microbiol. 2004 Jun;70(6):3189-94. Smith TJ, Rigassio-Radler D, Denmark R, et al. Effect of Lactobacillus rhamnosus LGG® and Bifidobacterium animalis ssp. lactis BB-12® on health-related quality of life in college students affected by upper respiratory infections. Br J Nutr. 2013 Jun;109(11):1999-2007.
)
olmak üzere probiyotikler hakkında ve dışkı nakli hakkında umut verici veriler halihazırda mevcuttur. Ancak bu seçeneklerin her birini teyit etmek için büyük ölçekli klinik çalışmaların gene de yapılması gereklidir.

Bağırsak mikrobiyotası

Daha fazla bilgi edin
Kaynaklar
Summary
Off
Sidebar
Off
Migrated content
Activé
Updated content
Désactivé
Old content type
pathologies
Hide image
Off
Hastalık

Alerjik egzama

Alerjik egzama veya atopik dermatit cilt kuruluğu ve kaşıntı içeren bir cilt hastalığıdır. Bulaşıcı olmayan bu cilt rahatsızlığı, mikrobiyotanın rolünün olduğu alerjilere yatkınlık durumunda daha olasıdır.

Cilt mikrobiyotası

30 yıl öncesine göre üç kat daha yaygın olan egzama çocukların %20'sini etkilemektedir. Sanayileşmiş ülkelerde en yaygın çocukluk dönemi cilt hastalığı haline gelmiştir. Ancak vakaların çoğunda egzama ergenlikte kaybolur ve hastaların sadece %10 ile 15'inde hayatları boyunca bu hastalık devam eder.

Aşırı bağışıklık tepkisi

Egzama cilt bariyerini değiştiren genetik bir yatkınlık ile ilişkilidir. Bu değişiklik alerjenlerin cilde nüfuz etmesine ve böylelikle aşırı bağışıklık tepkisine yol açar. Bu hastalarda gözlemlenen bağırsak ve cilt mikrobiyotalarının bileşimindeki ve çeşitliliğindeki değişikliklerin de rolü olabilir.

Egzama kendini çok erken bebeklik döneminde (1 ile 3 ay) gösterir; belirtileri sert ve kuru cilt ve inflamatuar ataklar sırasında çok kaşıntılı kırmızı lekelerdir.

Cilt irritasyonunu sınırlayın

Egzama tedavisi asıl olarak cilt iritasyonunu sınırlamaya (pamuklu giysiler giymek, sabun içermeyen jeller kullanmak, cildi yıkarken/temizlerken nazik olmak vb) ve nemlendirici kremler ve topikal steroidler ile cilt lezyonlarını azaltmaya çalışır. Çok şiddetli vakalarda doktor kısa süreli kullanım için antihistaminik ilaçlar yazabilir.

Probiyotikler semptomları iyileştiriyor

Bir başka yaklaşım: bağırsak ve cilt mikrobiyotalarını değiştirerek disbiyozisi (bakteriyel florada denge bozukluğu) iyileştirmek Çeşitli çalışmalar etkilenen bebeklerde probiyotiklerin egzama semptomlarını iyileştirdiğini (özellikle bazı lactobacillus'ların) ve bağırsak enflamasyonunu azalttığını göstermiştir. Gebe kadınlara önleyici bir tedavi olarak verildiğinde bebeklerinde semptomların sıklığını azaltabilir.

Summary
Off
Sidebar
Off
Migrated content
Activé
Updated content
Désactivé
Old content type
pathologies
Hide image
Off
Hastalık

Alerjik rinit

Bir solunum sistemi hastalığı olan alerjik rinite, vücut hassas olduğu bir yabancı madde ile karşılaştığında bağışıklık sistemini anormal ve aşırı tepkisi neden olur. Alerjik rinit, KBB ve gastrointestinal mikrobiyotada disbiyozis ile ilişkilendirilir.

KBB mi̇krobi̇yotasi

Etkilenen 500 milyon insan

Alerjik rinit çok yaygın görülen bir hastalıktır ve vaka sayısı dünyada tırmanmaya devam etmektedir. Yaklaşık 500 milyon kişide alerjik rinit sorunu yaşamaktadır.

Ağaç, çim ve diğer bitki polenleri ile ilgili olduğunda mevsimsel ("saman nezlesi") ve ev tozu akarı, küf ve hayvan kürkü gibi tüm yıl mevcut olan alerjenler neden olduğunda perennial (kalıcı) alerjik rinit olarak adlandırılır.

Tipik semptomlar

Alerjik rinit çok tipik semptomları vardır ve genelde bir taneden fazlası görülür:

  • Kaşınma
  • Anozmi (koku alamama)
  • Rinore (burun akıntısı)
  • Hapşırma
  • Burun tıkanıklığı

Mevsimsel alerjik rinit vakalarında ve perennial alerjik rinit vakalarında semptomlar kötüleşir.

Değişen mikrobiyotalar

Astım ve alerjik rinit birbirleriyle çok ilişkili gözükmektedir: Alerjik riniti olan insanların yaklaşık %20'sinde astım ve astımlı kişilerin %80'inde alerjik rinit vardır. Bu iki hastalık arasındaki ortak nokta her ikisinin de bağırsak mikrobiyotasında düşük çeşitliliğin olduğu disbiyozis ve bunun aksine KBB (kulak-burun-boğaz) mikrobiyotasında daha fazla bakteriyel çeşitlilik ile ilişkili olmalarıdır.

Tedavi

Alerjik rinitin tedavisi üç yaklaşımı temel alır: alerjenlerin ortadan kaldırılması, ilaç ve desansitizasyon (hassasiyet giderme). Ayrıca konforunuzu iyileştirmeyi amaçlayan semptomatik tedaviler de vardır. Son olarak disbiyozisi tedavi etmekten ve probiyotikler (özellikle lactobacillus) kullanarak mikrobiyotanın dengesinin yerine konmasında oluşan bir yaklaşım araştırılmış ve umut verici gözüken sonuçlar elde edilmiştir.

Summary
Off
Sidebar
Off
Migrated content
Activé
Updated content
Désactivé
Old content type
pathologies
Hide image
Off
Hastalık